Ayakkabının Tarihi

Murat Erbaş El Yapımı Ayakkabı olarak kendi yazdığımız özgün yazılarımızın dışında, internette yaptığımız araştırmalar sonucu bulduğumuz ayakkabı ve ayakkabıcılık ile ilgili güzel yazıları da sizlerle paylaşmak istiyoruz. İsmek El Sanatları Dergisinde yer alan ve Sezai ERKEN tarafından yazılan ayakkabı tarihine ilişkin yazıyı aşağıda özetle veriyoruz:

Ayakkabıcılık ilk zamanlar “Ermeni mesleği” olarak ifade edilirken, zamanla Türklerin ve Arapların da çalışmaya başladığı bir sektör olmuştur. Pabuç, kundura, nalın, sandalet, terlik, başmak, cimcime, çizme, çapula, çedik, galoş, şoson, fotin, yemeni, mest, tomak, kalçın, merkub, tüm bunların birer ayakkabı çeşidi olduğunu biliyor muydunuz? Orta Asya Türkleri, deri ve yün kullanarak yaptıkları ayakkabıları bu tür isimlerle adlandırırlarmış. 20. yüzyıla kadar Türklerde ayakkabı yapımı tamamen el işçiliğine dayanıyormuş.

Yapılan araştırmalara göre ilk insanlar taşa toprağa dayanamayacak yapıda olan ayaklarını korumak için ağaç kabuklarından, yapraklardan ve zamanla hayvan derilerinden ilkel ayakkabılar yaptı. İlkel ayakkabı modellerinden binlerce yıl sonra Eski Mısır’da sandalet tipi ayakkabılar, Hititlerde bugünkü çarığın ilk modelleri yapılmaya başlandı. Bu uygarlıklar ayakkabıcılığın gelişmesinde önemli rol oynadı. Roma ve Yunan uygarlıklarında ilkel ayakkabı modellerinin yerini gelişmiş ve çeşitlenmiş biçimler almaya başladı. Eski Yunanistan’da da mantar tabanlı ‘kothorns’, deri kayışlı ‘krepis’, gelin ayakkabısı ‘nymphitikon’ isimli ayakkabılar üretilerek değişik ayakkabı modelleri oluşturuldu.

Ayakkabıcılığın tarihi gelişiminde, Anadolu, önemli bir merkez olarak her zaman dikkat çekti. Özellikle sığır ve manda derisinden yapılan, kenarları kıvrılarak ayağı yanlardan koruyan, uçları dikişli ve ayağa iplerle bağlanan basit bir ayakkabı olan çarık, herkes tarafından giyilen bir ayakkabı oldu. Osmanlı Devleti ayakkabıcılıkta çok ileri düzeylere ulaşırken, ayakkabılarda zarafet ön planda tutuldu.

19. yüzyıla kadar ayakkabı yapımında kullanılan temel aletler; hafif bıçak ve raspa, kerpeten, çekiç; kenar ve topuk yapımı için törpü türü aletlerdi. Tüm işler el düzeni ile yapıldığı için bir ayakkabıcı günde tek bir çift ayakkabı üretebiliyordu. 1850’li yıllarda ilk kez makineler kullanılmaya başlandı. Bu yıllarda dikiş makinelerinin ortaya çıkması, ayakkabı endüstrisinde ilk önemli teknolojik yeniliği doğurdu. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar üretilen ayakkabıların büyük bir bölümü tek başına ya da birkaç çırak ile birlikte çalışan ayakkabı tamircileri ya da gezici kişiler tarafından üretildi. Daha sonraları dünya ayakkabı üretimi, sürekli olarak işgücü maliyetinin düşük olduğu yerlere doğru kaydı. Ayakkabı üreticileri, 1960’li yıllarda önce Japonya’da sonra Kore ve Tayvan’da daha sonraları ise (1980’li yıllar) Çin’de toplanmaya başladı. 1980’li yılların ortalarında Tayvan ve Kore, dünya ayakkabı ihracatının yüzde 45’ini gerçekleştiriyordu.

Yukarıdaki yazıda da görüldüğü üzere tarih boyunca ayakkabı üretimi, kişiye özel ayakkabıdan kitlelere özel ayakkabı üretimine doğru kaymıştır. Önceleri herbir kişiye ait ayak ölçüsü ve ona göre ayakkabı üretimi varken bu durum kitlelere ait standart ölçülerde üretim yolunda ilerlemiştir. Bunun olması çok doğaldır, çünkü maliyetlerin azaltılmasının en etkili yolu toplu üretimden geçmektedir. Ancak, maliyetleri düşüren bu yaklaşım aynı zamanda ayakkabılardaki rahatlığı ve kaliteyi de düşürmüştür.

Murat Erbaş Ayakkabı olarak biz, geçmişten günümüze kadar gelen çok değerli bir zanaatı yani el yapımı ayakkabı üretimini bir çırağın ruhu ve bir ustanın tecrübesiyle devam ettiriyoruz. Kalite ve rahatlığı ön planda tutarak kişiye özel ayakkabılarımızı sadece Türkiye’deki değil Türkiye dışındaki müşterilerimize de ulaştırıyoruz. Aramızda uzun mesafe olan müşterilerimize ayak ölçülerini nasıl alacaklarına ilişkin www.muraterbas.shoes web adresimizde bir ayak ölçüm tablosu (size guide) sunarak ve gerektiğinde rehberlik ederek aradaki mesafeleri kısaltıyoruz.

(Kaynak: http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=993 Yazı: Sezai ERKEN)